24 Ağustos 2010 Salı

ahkamlar - 1

- Wittgenstein "aklın sahibi yoktur" derdi. Bu bağlamda ona göre fikrin de sahibi yoktu. Muhteşem dehasıyla o başka bir şey kastediyordu ama biz onu haklı çıkarmak için interneti icat ettik. Artık kitap yazmak, basmak falan anlamsızlaşıyor. "Ben bunu dedim" "Bunu ben dedim" : Bu laflar da zamanla yok olur gider. Sayımız arttıkça, iletişimimiz arttıkça gördük ki herkes herşeyi düşünüyor. Kimse çok da özgün değil.

- Doğunun aydınlanması tüm hazları bastırmaya dayalı. Batınınki ise onların hepsini birden doyuracak kadar para sahibi olmaya. Doğulu bilge batılı zenginin parasıyla şişmiş egosu olduğunu ve batağa doğru yokuş aşağı gittiğini söylüyor, batılı zengin ise doğulu bilgenin bunları elde edemeyeceğini zaten bildiği için çok zeki bir ayakoyunu ile tüm hazlarını bastırdığını. Hazların hepsini bastırmak, veya hepsini doyurmak delirir gibi. Seçim bunlar bebeğim, neden üzüyorsun kendini. O arada bir yerde de sen varsın işte, imkanın kadar batılı, imkansızlıklarına giydirdiğin hikayeler kadar doğulu.

- Tanpınar'ın bir lafı var "şark oturup beklemenin yeridir, yeterince beklerseniz herşey ayağınıza gelir" diye. Ben bu lafı çok anlayamıyorum artık çünkü biz bu zamanlarda ne tam şarkız ne de garp. Bazen koşuyorsun, uğraşıyorsun olmuyor, bazen duruyorsun, bekliyorsun gelmiyor. Bazen ikisi birden oluveriyor. Tatlı bir çarkıfelek var burada. Buna kaos deyip kirletmek istemedim. Çünkü şans en sevdiğim sözcüklerden biri bebeğim. Bilmediğimiz, bilemeyeceğimiz şeylere verdiğimiz isimleri ben çok severim.

- Psikanalizin kaç ucu var bilmiyorum ama uçların hepsi gerçekten boklu. Sakın ha bir yerinden tutmaya çalışmayın, kesinlikle tutmaya çalışmadan devam etmeli ona. Evet, ben bir terapi savunucusuyum artık. Terapi süreci her değişim süreci gibi direksiyonsuz frensiz yokuşaşağı gitmeye benziyor. Bazen korkunç bir belirsizlik, bazen ondan alınan büyük haz, bazen dehşet. İstersen arabadan atlayabilirsin ama yanlış yerde atlarsan her yerin kırılabilir, ölebilirsin. Yokuşun bittiği yere kadar gitmek zorundasın. Sonunda dümdüz bir beton duvar da olabilir. "Kay" diyordu Tyler Durden'ın pengueni Fight Club'ta. Evet, bu hep böyledir, değişmek, gelişmek, aşmak mı istiyorsun. Kay bebeğim.

- "Belirsizliğe tahammül etme gücü" Ne büyülü laf. Batman Begins'te Liam Neeson, Christian Bale'e diyordu "ben sana anlayip çözmeyi değil, göğüs germeyi öğretiyorum" diye. Anlayip çözmek durmayı çağrıştıran birşeydir. Elbette rahatlamak istersin kayarken, düşerken ve anlayip çözme yanılsaması seni serinletir. Ama geçer gider, geride yine elinde göğsün kalır. Ger onu, esse de yağsa da. Zaman geçer. "Yaz geçer, yine gelir. Yaz geçer, iyi gelir sözcükler" Murathan Mungan demişti, iyi der o da.

- İnsanları küçümsemeye yönelik zavallı egoma bir tokat da Hülya Avşar'dan. Okan'ın programına çıktı ve hatırladığım kadarıyla Okan sohbeti şöyle bir yere getirdi "Neden bu şekilde, bu kadar karışık, bu kadar hareketli, evlenmeli, boşanmalı, aldatmalı, aldatılmalı bir hayatın oldu?"
Yanıt o kadar zarif ve güzel ki:

"Özgürlüğümü kısıtlayacak gücü kendimde bulamadım." Bu lafın ardından aklıma ıstavroz çıkaran bir kraliçe geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder